top of page

4.44

  • hemdüş
  • 16 Şub 2023
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 28 Ağu

ree

04.44. Ne yapılır ki bu saatte? Daha doğrusu, ben ne yaparım bu saatte? Uyurum herhalde. Sadece ben değil, tüm insanlık uyur. Uyumadıkları da pek görülmez ya…


Pencereden kafamı uzatıyorum. Mayısın son günleri… Dikkatim gökyüzünün siyahtan çok açık, maviden çok koyu lacivertliğine koyuluyor. “Harika bir renk” diye geçiriyorum içimden. Anladığım kadarıyla o kadar da içimden geçirmiyorum, karşı komşum Eylül’ün, hemen yandaki pencereden, yumuşak ve bir o kadar güçlü bir ses tonuyla “Bence de” deyişini duyuyorum. Uyumayan insanları görmek beni mutlu ediyor!


Eylül benden tam sekiz yaş büyük, omuzlarına gelen, bakımlı, dalgalı siyah saçları ve esmer teniyle çekici bir kadın. İçimde onu her gördüğümde büyüyen arzu, şimdi tavan yapıyor. “Bir sigara da bana verir misin?” diye soruyor yumuşak bir sesle. Canımı bile veresim geliyor. Sigarayı tutuşu, çakmağı götürüşü, dumanın aydınlanmaya başlayan havada dans ederek kayboluşu…


Tasvirlerle dolu bu öyküyü yarıda kesip sizi sıkıcı fikirlerimle tanıştırmak durumundayım, hem benim gibi bencil insanlar böyle yapar, keyif aldığınız şeylerin doruğunda kendi tatminlikleri için sizleri kullanırlar. Bugün bu kâğıdı, her zamanki gibi, kendimi dahi inandırmayı başardığım palavralarla doldurmayacağım. Pencereden kafamı uzatışımın Eylül’le denk gelmek için, kendimle monoloğumun Eylül’ün duyma ihtimali için, marketten onun içtiği sigarayı alışımın bana eşlik etmesi için olduğunu inkâr etmeyeceğim. Bugün Eylül’e söyleyemediklerimi kâğıda dökeceğim, beyaz tenini kirletmektense beyaz bir kâğıdı tüketeceğim. Kendimce güçsüzlük sayıp içten içe sarfettiğim incelikleri bu yazıda kalınlaştıracağım. Değişeceğim bu gece, geriye koşmak şöyle dursun, arkama bile bakmayacağım. Arkaya baktıkça çünkü, mağduriyetimin sessiz çığlıkları beni çağıracak, ben ise usanmaz ümitlerle onlara koşacağım. Geçmişe sığınıp bugünden korunacağım, bugünün beni gelecekteki mükemmeliyete taşıyacağından bihaber.


Son üç gecenin tatlı, yoğun muhabbeti bu geceyi de sarmalıyor. Eylül konuşuyor, ben ise ağzından çıkan her kelimeyi yakalamaya çalışıyor, ağzını, dudaklarını, ellerini izliyor, bu mükemmeliyet karşısında muhabbeti kaçırmadan seyir keyfimi sürdürme savaşı veriyorum. Gökyüzünün maviliği Eylül’den her göz kaçırıp yukarı bakışımda bir renk daha açılıyor. Dünyanın en güzel şehrinde, en güzel vaktinde, en güzel kızıyla konuştuğumun farkına varıyorum. Zamanın durmasını, anın hiç bitmemesini istiyorum. Hayatımda ilk defa geleceği düşlüyorum, her bir saniyesi Eylüllü bir gelecek…


Gökyüzünün maviliği tatmin edici bir tona geliyor, kuşların ötüşü şiddetleniyor, Eylül ise gittikçe daha hızlı konuşuyordu. Gittikçe büyüyen bu kaosta etrafındaki her şeyin kontrolünü bir yük olarak sırtında taşıyan ben kontrolümü kaybediyor, her şeyi takip etmekte zorlanıyorum. Kuşların ötüşü kulaklarımı tırmalamaya başlıyor. Eylül’ün sözlerini takip edemiyorum, gökyüzü ise beyaza dönüyor. Seslerden rahatsız oluyorum, kulaklarımı tıkıyorum, bu sırada gökyüzü ise bembeyaz bir ışık hüzmesi haline gelmiş, gözlerimi kamaştırıyor. Kendimi kaybettiğim bu sırada Eylül dudağıma bir öpücük kondurup camdan aşağı atlıyor. Haykırışlarım eşliğinde nefes nefese uykumdan uyanıyorum.


Saati kontrol etmek üzere telefonumu elime alıyorum, “04.44 – Bir yeni mesaj—Eylül: Hayatımın kıyısından geçen ama bana en ufak keşke tanışmasaydım pişmanlığı yaşatmayan, nadir birisin.”


Bir rüyayla anlıyorum, ben ne geçmişe ne şimdiye ne de geleceğe sığınabiliyorum. Ben yalnızca Eylül’e ait oluyorum.



Yorumlar


ukde © 2022

bottom of page