bir güz masalı - II
- mâhî
- 16 Ağu 2023
- 2 dakikada okunur

Beni dinleyin Güz Hanım, zira size söyleyeceklerim var. Tahminim o ki uzunca bir müddet bu şekilde rahatsız edeceğim sizi. Eğer tanrı günlerden bir gün insanlıktan nefret etmeden uyanırsa, öyle zannediyorum ki bu kutlu gün tanıştığımız gün olacaktır, artık size gizli kapaklı kelimelerin ardından yazmayı bırakıp bizzat cennet yeşili gözlerinize kurabileceğim bu içten cümlelerimi. Menekşe bahçelerinin en güzel kokularla dolduğu, alabildiğine çirkin ancak pek kudretli bu dünyanın savaşma huyundan vazgeçtiği ve hatta koyu renkli çocukların kaburgalarında yuva yapmış açlık kuşlarının sayılamayacak hale geldiği bu gün hiç yaşanmayabilir de sayın Güz Hanım, hayatın tabii cereyanında birbirimize denk gelmeden de yaşamlarımıza kasvet içinde devam edebiliriz. Bu ihtimal için, suçlusu ben olmasam bile her şey benim kabahatimmiş gibi, sizden özür dilemek istiyorum.
Belki sizi hiç tanımayan ve hatta kafamızı edebiyat furyasından kaldırıp bakarsak adam akıllı size hitap bile etmeyen biri için fazla özür dilediğimi düşüneceksiniz. Fazla değil. Her ne kadar şahsınız benim bu dünya üzerindeki aciz varlığımdan haberdar olmasa bile ben, bütün tatsızlığına rağmen böyle bir alem içerisinde sizin varlığınıza şahit oldum ve bu tanıklığımın omzuma bindirdiği yük hiçbir kabahati affetmiyor. Size layık olmak bir kenara dursun, geçmişimle nahoşluk haddimi ziyadesiyle aşmışken bir de gelecekteki eylemlerimle size saygısızlık edebilme ihtimalimi ortadan kaldırma yükümlülüğü hissediyorum. Bu sebeptendir ki sizinle konuşurken mahcubiyetim benliğimin üstünde tepiniyor ve kusur olma ihtimali taşıyan her hareketim için özür diliyorum. Kullandığım her bir kelimeyi zihnimin tozlu raflarındaki lügatlerden özenle seçiyor, bir yandan da abartıya kaçmamak ve samimiyetsizlik hududuna girmemek için çırpınıyorum. Ziyadesiyle farkındayım ki çırpınmak her zaman hazince boğulmakla neticeleniyor. Ve ben, Güz Hanım, inanın buna engel olamıyorum.
Büyüklük edip de bu toyluğumu heyecanıma verirseniz belki biraz daha samimi gelecektir size söylediklerim. Zihnimdeki portreniz biraz olsun şekillendiyse eğer gözünüzün önünde, bir ihtimal siz de anlayabilirsiniz bütün bedenime tesir eden bu çaresiz tedirginliğimi. Karşınızda büründüğüm bu özgüvensiz kişiliğimi lütfen sizden ayrı hayatıma da yormayın. Bu hâlim yalnızca cümleye sizin adınızla başladığım satırlarda çıkarıyor kendini karanlık mağarasından. Şahsınıza duyduğum takdir, kendime olan sevgimi öylesine alaşağı ediyor ki bu durumdan şikayetçi bile olamıyorum. Özgüvenim çocuk dizilerinde kedilerden kaçan küçük fareler gibi delikten deliğe giriyor kendini gizlemek umuduyla, aynaya baktığımda yahut göğsümün kilitli kapılarını açıp kalbimi yokladığımda gözüme güzel görünen her yanım isminizin arkasına saklanıyor. Yalnızca arsız eksikliklerim eksik etmiyorlar varlıklarını ve gözüme sokarcasına tekrarlıyorlar, “Eğer güzellik böyle bir şeyse sen çirkin bile değilsin!” Boynum bükülüyor ancak başımı önüme eğdiğimde sürekli bir tebessüm beliriyor yüzümün yirmili yaşlarda belirginleşmeye başlamış çiziklerinde. İsminizin gölgesindeyken güçsüz kalmak, dimdik durmaya çalıştığım bütün koyu renkli günlerin yorgunluğunu atıveriyor üzerimden. Güneş siz iki dudağınızı araladığınız anlarda doğuyor gök kubbemin rutubetli çinilerine, gayriihtiyari. Ancak ve ancak o zamanlar yağan yağmurlardan korkmuyorum çünkü su zerreleri içimdeki deli çayırların toprağıyla buluştuğunda ancak o zaman çamur yerine çiçekler beliriyor dağ manzaralarımda. Pek tabii, siz de anlayış gösterirsiniz ki, daha önce hiç tatmadım diyemeyeceğim bu hissi. Ancak eğer dualarım dikkate alınır ve yüce divan huzurunda kabul edilirse bir gün arşın da üstündeki semavi meclislerde, işte o zaman bana böyle hissettiren son insan olacaksınız.
En azından siz, sizli dualarımın hatırı için beni dinleyin Güz Hanım; zira size söyleyeceklerim var.


Yorumlar