bulantı
- mâhî
- 16 Şub 2023
- 3 dakikada okunur
…
Midesinde bir bulantıyla uyandı adam, ayaklarında bir ağrı ve göğsünde bir soğuklukla. Yaşamak hiç bu sabahki kadar zor gelmemişti ona, nefes almak hiç bu hava kadar acıtmamıştı ciğerlerini ve göz kapaklarını aralamak hiç bu güneşki kadar yakmamıştı kirpiklerini. Ağır bir hastalıktı yaşamak, hastalık hastası bir adam için ise ölmek ziyadesiyle üşendirici bir eylemdi.
Midesinde bir bulantıyla uyandı adam. Dünya tutmuştu. Kendisi hareket dahi edemiyorken bütün bir dünyanın hiç ödün vermeden dönmesi midesini bulandırıyor, gözlerini karartıyordu. Başı dönüyordu yaşamaktan, vücudunda uyuşmalar başlıyordu. Martılara simit atar gibi etrafında dönen karanlığa şiirler atıyordu adam, her kuyruklu yıldızda bir dilek yutuyor ve her gezegende açan bir çiçek olduğuna inanıyordu. Bir gün aç kalacağı, aç kaldığında tek bir susam bile bulamayacağı hiç aklına gelmedi. Dünyanın duracağı yoktu zira, bu yolculuğun biteceği yoktu. Çok geç öğrenmişti her bir hissini yalnızca kendisine saklaması gerektiğini, bir gün muhakkak ihtiyacı olacağını. Şimdi ise bunları düşünmek için çok geçti, bulantısının geçmeyeceğini fark etti dalgalandıkça bu yaşam furyası. Halbuki ilacını alabilir ve bu sıkıntısını dindirebilirdi, her hastalık bir ilaca bakardı. Hastalık hastasıydı, yapamadı.
Ayaklarında bir ağrıyla uyandı adam. Sağanak bir boşluğa tutulmuştu. Önceleri mistik bir güç olarak görürdü bunu kendinde, tıpkı bacaklarını ağrı tutan yaşlıların yağmur yağacağını bilen kahinler olduklarını zannetmeleri gibi. Çok sonra fark etti yalnızca yaşlandığını ve hastalandığını. Ayaklarının ruhani güçleri olmadığını, sadece yorulduğunu anlaması yirmi yılını aldı. Kendi hayatının yükünü kaldıramıyordu artık, sırtındaki kamburu olgunluktan değil yorgunluktan geliyordu. Bir gün bir kaldırımın köşesine bırakacağını biliyordu omzundaki bütün yükünü. Daha sonra ya sarhoşun biri gelip aleve verecekti bu çöp yığınını ya da büyük çöp arabaları diğer torbalar gibi onun bıraktıklarını alıp bütün yaşanmışlıkları döktükleri kokuşmuş çukurlara dökeceklerdi. Her iki ihtimalde de adamın vazgeçmesi gerekirdi yüklerinden, belki böylece ağrısı dinerdi ayaklarının. Çok zor bir şeymiş gibi geldi yirmi yıldır taşıdığı bu yükü bırakıp ayaklarını biraz olsun rahatlatmak, çoğu için çok zordu sırtındakileri bırakıp yalnız bir mutluluğa ulaşmak. Halbuki ilacını alabilir ve bu sıkıntısını dindirebilirdi, her hastalık bir ilaca bakardı. Hastalık hastasıydı, yapamadı.
Göğsünde bir soğuklukla uyandı adam. Kalbi donmuştu. Henüz pıhtılaşamadan buz kesmişti damarlarında süzülen bütün anıları. Isınmak için her şeyi denemişti oysa bütün hissettiklerini aleve vermişti tenha bir sokak arasındaki teneke varillerin içinde. Önce mutsuzluğundan vazgeçmişti herkesin yapacağı gibi, feryat figan yanmıştı canını yakan her acısı. En büyük hatayı burada yapmıştı belki de, mutsuzluğunu kaybederek. Gerçekliğinden emin olduğu ve belki de bütün yaşamı boyunca gururla takınabileceği tek duygusuydu bu, bisikletin arkasından düşmek pahasına da olsa onu itecek babası ve kendi yemeğini kendi yemeyi öğrensin diye ona kızan annesiydi. Mutsuzluğu kaybettikten sonrası çorap söküğü gibi gelirdi. Mutluluk alev alırdı önce o teneke varillerde, korkular ve hayaller de sıraya girer beklerdi. En son duman ise hevesin küllerinden yükselir, sonra bütünüyle bir kalp donmaya bırakılırdı bu sapa kaldırımlarda. Halbuki ilacını alabilir ve bu sıkıntısını dindirebilirdi, her hastalık bir ilaca bakardı. Hastalık hastasıydı, yapamadı.

Midesinde bir bunaltıyla uyandı adam, dünya tutmuştu. Ayaklarında bir ağrıyla uyandı, sağanak bir boşluğa tutulmuştu. Ve göğsünde bir soğuklukla, kalbi donmuştu. Yaşamak hastalığı hiç bu sabahki kadar acıtmamıştı boğazını. Ve tam da bu noktada değişmeye başladı her gün yaşanan hikâye, bir daha yaşanmamak üzere. Hastalık hastası bir adam, hastalığından vazgeçmek zorunda kaldı. Kutularca ilaçlarını içti, rahatladı. Artık emindi bir sonraki sabah bulanmayacağından midesinin, dünyasının duracağından emindi. Ayakları bir daha dert olmayacaktı ona çünkü boşlukla beraber bütün bir yağış duracaktı bu gece. Bir daha üşümeyecekti, kalbi duracaktı bu gece. Bu hastalıktan kurtulacak, öyle ümit ediyordu ki, ölecekti bu gece.
…



Yorumlar