düşüş istimrarı
- mâhî
- 4 Ara 2022
- 2 dakikada okunur

“Tanrı’yı gerçekten tanısaydın, sen de ihanet ederdin.”
(Alighieri, 1998)
Düştüm. Yürümeyi öğrendiğimden bu yana ilk kez düşmüyorum. Fazla engebeli bir hayatım da yok doğruyu söylemek gerekirse, yalnızca herkes kadar takılıyorum bu tümseklere. Herkes kadar düşüyorum, canım yanıyor herkes kadar. Herkes kadar kalkıyorum, yol beklemiyor. Hayatın ne olursa olsun devam ediyor ve ayaklarının altından kayıp giden bu yol senin düşmeni umursamıyor. Takılabilirsin, düşebilirsin, kanlar içinde kalabilir dizlerin ve ellerin. Bunların hepsini yapabilirsin ama hayatın seni beklemesini umamazsın. Umamam. Ben önemli miyim? Kendim için evet, belki. Ama koskoca bir hayat sayısız hisselere bölünmüş sayısız insanlara, benim düşmem kimsenin umurunda değil. Bir yürek için önemli ama bin bir yüreği taşıyan bu hayat için önemsizim. Lafı uzatmanın ve ısrarlı bir kaçışın da pek anlamı yok aslında, önceki bütün cümleler ve açıklamalar lafügüzaf yalnızca. Önemsizim.
Düştüm. Patikadan sapma yolumda dizlerimin ilk kanayışı değil bu, ellerime batan çakıl taşlarının ilk acıtışı değil. Ben de eskisi gibi değilim, yara bantlarım bitmiş uzun zaman önce ve düştüğüm yerlerimden boşalmış bütün kanı vücudumun. Eskisi gibi değil yani, düşüyorum ama kanamıyor hiçbir yerim. Körelmiş sinirlerim, düşüyorum ama acımıyor kırık yerlerim. Hangi tümseklere takılıp düştüğümü umursamıyorum artık. İlk ne zaman düştüğümü anımsamıyorum zaten. Cennetten mi düşmüştüm kendi cehennemime? Henüz doğmuş muydum yoksa doğmazdan önce miydi ilk insan? O zaman neye takılmıştım yahut kim itmişti beni? Ne önemi var?
Düştüm. Bu kez diğerleri gibi değil, kalkmanın ümidi yok içimde. Kalkmak değil zaten mesele, zor olan kalkmak istemek. Düşünce kalkarsın. Sonrasında o kadar çok düşersin ki hatırlamazsın ilk düşüşünü, önemsemezsin. Düşüşü unutsan da geçmez aldığın darbeler, kurumuş yaraların kapansa da morlukları iyileşmez bedeninde. O darbelerle devam edersin yola ve bir gün, bir gün birikir bütün darbeler. Sonucunu bilemezsin. Öyle zannediyorum ki içimde bir yerlerde öldürdüm bütün hevesimi bu darbelerle. Sonucuna geldim. Sonunda değil ama son ucundayım kendi yolumun. Yerde hareketsiz bir cenin olarak kalmak istiyorum şimdi yalnızca, tıpkı ilk doğduğumdaki gibi. İlk düşüşümdeki gibi cennetten, kanatlarımın ilk kırıldığı hâli gibi. Anımsıyorum, ilk düşüşümde de kendime takılmıştım. Yerde yatan, büzüşmüş cansız bedenime… Ve hatta kendim itmiştim kendimi, kendi cennetimden kendi cehennemime, kendi ihanetimle. İnsanın ilk düşüşüyle ne çok benzermiş son düşüşü!
Düştüm. Tarifi olmayan bir döngüde savruluyorum. Kendimi tekrar ediyorum durmadan ve tekrarlar insanı bezdiriyor bir kere fark edince. Kürkçü dükkanına dönen tilkiden fazlası bu, daha çok kuyruğunu kovalayan bir köpek gibi. Kendimi kovalayan bir ben gibi. Adım attıkça yaklaşıyor gibi kendime, bir o kadar da uzaklaşıyor gibi. Her şeyin sonunda başlıyorum her şeye, yeniden. Nefes almak gibi bir şey biraz da, her zaman yapılan bir eylem ancak fark edince yoruyor. Nefes almaktan yoruldum da denilebilir, düşmekten veya kalkmaktan değil. Biraz beklesem şuracıkta, dizlerimi çeksem kendime ve sıkıştırsam göğsümü. Kollarımı çeksem yüzüme ve kapatsam yorgun suretimi; utanır gibi değil, yalnızca insanların beğeneceği yüzleri takınmaktan yorulur gibi. Nefretim aksa gözlerimin kıvrımından damla damla. Kimden nefret etsem? Etrafımdaki insanlardan mı? Etrafımdaki bakışlardan mı? Onları etrafıma yerleştirdiğim için kendimden mi yoksa? Nasırlı ellerimle ördüğüm duvarlara astığım tablolardan fazlası değil çünkü hiçbiri, ziyadesiyle kendi eserim. Ziyadesiyle ben, ziyadesiyle kendi pisliğim.
Düştüm. Kalkmadım. Bundan sonra düşmek yok, bundan sonra kalkmak yok.
Sonra bir şey hissettim sırtımda. Biri takıldı gibi bana. Düştü.
Kaynakça
Alighieri, D. (1998). İlahi Komedya (12 b.). (S. Haznedaroğlu, Dü., & R. Teksoy, Çev.) İstanbul, Beyoğlu, Türkiye: Oğlak Yayıncılık ve Reklamcılık Ltd. Şti. 2021 tarihinde alındı
Cabanel, A. (1847). Fallen Angel. Fabre Müzesi, Montpellier, Fransa.



Yorumlar