top of page

Kayıp Ruhlar Atlası

  • eylül
  • 9 Eyl 2022
  • 2 dakikada okunur

ree

Tuhaf, insan anlamsızlıklar silsilesinde yolunu kaybettiğinde çıkış yolu bulamıyor. En azından ben bulamıyorum. Hayatta hiç unutamadığım anılar var demiştim iki yıl kadar önce fakat bugün anlıyorum unutulmaz anıları yaşamak için âşık olmak gerekmiyormuş. Hayata dair tutkulu olmak kâfiymiş aslında. Her geçen gün yaşamaya dair yeni şeyler öğreniyorum ve öğrendikçe daha çok özlüyorum geçmişi. Zaman bir ırmaktır demiş ya Türk, sanki ben olgunlaştıkça o ırmak daha hızlı akıyor. Rüzgâr daha sert esiyor. Damarlarımdan akan kan biraz daha kirleniyor. Zamanın acımasızlığına boyun eğiyor vücudumdaki her bir hücre. Lakin

mevzu zamanın bütün haykırışlarıma rağmen akıp gidiyor olması değil. Artık kendimi ne kadar zorlasam da bir çocuğun gözünden bakamıyorum dünyaya. Kafamı kaldırdığımda aydaki adamı göremiyorum mesela. Ruhum ütopik anıların her geçen gün kusursuzlaşan büyüsünde kaybolmuş asıl benliğini bulma ümidiyle her gün başka bir hatırayı ziyaret ediyor. Her gün daha çok ümidi kesiyor şimdiki zamandan, daha çok savruluyor nostalji rüzgarında.


Zihin Gezgini (2021) benim gibi kendini anılarda yitirmiş yalnız bir adamın akıllara durgunluk veren hikâyesini anlatıyor. “Bir yolculuğa çıkıyorsun; anılarına uzanan bir yolculuğa. Varış noktan daha önce bulunduğun bir mekân ve zaman. Oraya ulaşmak için tek yapman gereken sesimi izlemek.” (Joy, 2021) ibaresiyle başlıyor film. Aylardır film izlemeye tahammül edemeyen ben; Bannister başkarakterinin iç çatışmalarında, büyüsünde kaybolduğu geçmişinde ve o paha biçilemez anılarına duyduğu özlemde kendimi görüyorum. İzledikçe insanın en azametli düşmanının kaçamadığı geçmişi olduğunu anlıyorum.


Zamanın süzgecinden geçen her bir anım gerçekdışı bir kusursuzluğa sahipmişçesine mecbur bırakıyor beni geçmişime. Belirsizleşen detayların, soluk renklerin, ufukta kaybolmuş nice hayallerin fakat her şeyden önemlisi yitirilmiş anıların ülkesinde yaşamaya başlıyorum farkında dahi olmadan. “Geçmiş bizi avlamaz, bizi fark etmez bile. Geçmişimizden gelen hayaletler değil; bizler, anılarımızın peşinden koşarız. Bir kez daha yaşadığımızı hissedebilmek, özlem duyduğumuz kişileri bir kez daha görebilmek için.” (Joy, 2021) Bir anı ya da

geçmişimden gelen bir ses değil, edasındaki dünya alıkoyuyor beni şimdiki zamanı tam anlamıyla yaşamaktan. Realizmin ürkütücü sessizliğine değil, gerçeklik payı taşımayan hatıraların mest edici güzelliğine karşı gelemiyorum. Geçmiş ve şimdiki zamanda kapana kısılmış yalnız bir adamın gösterişsiz hikâyesi aracılığıyla iç dünyama uzanan bir yolculuğa çıkıyorum.


Karmaşık düşünceler silsilesinde ziyaret ediyor beni geçmişim. Her ziyaret edişinde daha da uzaklaşıyorum şimdiki zamandan, kendi yarattığım bir gerçekliğe adıyorum kendimi. Lakin düzeltmek isterim bahsettiğim durum depresyon yahut karamsarlık değil salt keşmekeşlik sadece. Fakat geçmişim bir fener gibi ışık tutmuyor geleceğime, aksine her bir hatırayla daha da uzaklaşıyorum şimdiki zamandan. Bilincim loş bir mum ışığıymışçasına zihnimin karanlık odalarını aydınlatmaya çalışıyor çaresizce. Her hikâyenin hüzünlü bittiğini şayet mutlu bir sonu varsa henüz tamamlanmamış olduğunu söylüyor bize Zihin Gezgini. Benim öyküm nasıl sonlanacak, bu genellemeye bir istisna olacak mıyım bilmiyorum. Böyle belirsiz anlarda Tezer Özlü’nün kaleminde teselli buluyorum. Son bir kez daha içimdeki gürültüyü dindirmek için onun sözlerine sığınıyorum zira benim ruhumu saf mutluluk değil melankoli besliyor.


“Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve

yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye

çalıştığımız yaşam gibi.”


(Özlü, 1984, s.11)



Kaynakça

Joy, L., & Nolan, J. (Yönetmenler). (2021). Zihin Gezgini [Sinema Filmi].

Özlü, T. (1984). Yaşamın Ucuna Yolculuk. Yapı Kredi Yayınları.

Yorumlar


ukde © 2022

bottom of page