SAHTEKÂR
- hemdüş
- 16 Kas 2022
- 3 dakikada okunur

Kendisiyle yüzleşmekten çekinmemeli insan, kanımca. Çekinmemekten ziyade çabalamalı böyle bir cesurluk için. Tedx konuşmalarında sahneye bir hışımla, koşarak çıkıp sahte gülüşlerle, enerjik tavırlarla bizleri kandıran insanların penceresinden yaklaşmayacağım olaya. “Doğrunuzla yanlışınızla kendinizi tanıyın!” diyerek iyimser ve bir o kadar da mümkün olmayan emirler savurmayacağım sizlere. Kaldı ki, doğrunuzla kendinizi tanımak egoistlikten başka bir şey değildir bana göre. Yanlışlarınızı tanıyın dostlarım, kusurlarınızı, eksiklerinizi… İşte o zaman bu eksiklerin omuzlarınıza baskıladığı yükler azalacak, tabiri caizse kuş gibi hafifleyeceksiniz. Omzunuzda taşıdığınız bu yükler sizlere birer basamak olacak ve yükseleceksiniz.
Yağmurlu günlerde
Alçak gönüllü bir su birikintisiyim
İnsanları yönlendirmek haddime değildir, ki böyle bir yetkinliğe sahip olduğumu da düşünmüyorum. Yukarıdaki tavsiyeleri vermeye soyunma cesaretimi ise âcizliğimin bir nebze de olsa farkına varışıma bağlıyorum. Peki nasıl mı bu dünyada hiçbir önemimin olmadığını anladım? Nasıl mı koskoca okyanusların, denizlerin, göllerin varlığından haberdar olarak bir su birikintisi olduğumu kabul ettim? İnanın bunu ben de bilmiyorum. Fakat sizlere bu kabullenişten -bir gün herkesin kendi basitliğinin bilincinde olacağını varsayarak- sonraki yaşamınızdan birkaç kesit sunabilirim. Gelecekten birkaç kesit ha! Bayağı fiyakalı…
Çevremdeki insanları izliyorum. Kendilerince -şahsen zerre kadar komik bulmadığım- espriler sıralıyorlar peş peşe. Kimisi gençliğinin verdiği heyecanla hemen karşısındaki kızı eğlendirmeye ve akşamına bir şeyler içme teklifine zemin hazırlıyor, kimi ise kalabalık erkek gruplarının eşsiz nitelikte olduğunun reklamını yapıyor. Ben ise sadece çevremdeki insanları izliyorum. Adiliğimi kavrayışımdan önceki ben gibi zehir saçan gözlerle onları susturmaya çalışmıyorum. Gülüşlerinin altında yatan sebeplere takılıp onlara sahtekâr gözüyle bakmıyorum. Çünkü şunu biliyorum ki, bayağılını dışa vurmayı başarabilen bu insanlar benden çok daha gözü pek ve çok daha alengirliler.
Şimdilik sadece bu insanları dışarıdan izleyecek kadar geliştirebildim kendimi. Değişimimi tamamladığımda ise onlardan biri olacağımı düşünüyorum ya da umuyorum diyelim. Komplekslerini bir kenara bırakmış, basitliğinin farkında olmasına rağmen bunu bir sorun olarak görmeyen, hatta bu basitliğinin doğallığını diplerine kadar kavradığı için basit olduğunu unutmuş biri olmayı istiyorum. Bunu ne kadar kısa sürede başarabilirsem ömrümün o kadar çok vaktini doldurmuş, o kadar vaktini gerçekten yaşamış olacağım.
Ucuz bir şarabın şişesiyim denizde
Hiçbirimiz ucuz, sıradan bir şarap olmayı tercih etmedik, her zaman en pahalı, en köşedeki o görkemli şarap olmayı diledik. Bunu dilerken ise o uzak köşemizde her şeyden, herkesten uzaklaştık. Farklılığın iyi bir şey olduğu iddiası aşılanarak büyüdük. İnsanların arasından sıyrılıp öne çıkmayı, herkesin yaptığını yapmamayı marifet belledik. Kısacık ömürlerimizi bu yapılması gayet basit olgu için çarçur ettik. Ne olurdu ki herkes gibi olsak, herkes gibi küçük mutluluklarla günümüzü şenlendirsek? Detaylara boğulunca anlıyor insan sıradanlığın kıymetini. Sonra ise geri dönmek istiyor, herkes gibi olmak istiyor, basitliğiyle mutluluğu arıyor fakat bu çabalar platonik bir âşığın karşı tarafa beslediği sevgi gibi, can acıtıyor, sürekli yenileniyor, yalnız bir sonuca ulaşmıyor.
İşte o an bir kıpırtıyım yüreğinde
Ve iki damla yaş olacağım
Güneşli gözlerinde, gözlerinde
Platonik bir âşık diyerek ele vermiş olmalıyım kendimi. Hâlbuki bu noktaya kadar iyi rol yapmıştım. O zaman açıklayayım her şeyi. Evet, sıradanlıkta, herkes gibi olmakta yahut sokaktan beni izleyen birinin aklımdaki düşünceyi okuyabilmesinde değil gözüm. Böyle biri olmayı istememin yegâne sebebi var. Yukarıda bahsettiğim, karşısındaki kızı eğlendirmeye çalışan genç aslında bendim. Kendimi kaybetmemin, egoist benliğimle bana zerre uymayan sıradanlaşma olgusunu kabul etmeye çalışmamın tek bir sebebi var ise o da sevdiğim kadın ve benim onun yüreğinde yaratmak istediğim -ufak da olsa- kıpırtıdır. İnsanlara üst pencereden bakan bu zihni bir nebze de olsa dizginleyen, güneşli gözlere sahip bir kadın…
KAYNAKÇA
Pilli Bebek (Grup). (1999). Fotoğraf. Uyandırmadan [Çevrimiçi ses kaydı]. C. Kısmet (Sanatçı). Ankara, Türkiye: Pilli Bebek. https://www.youtube.com/watch?v=70G4cZudpUA&t=2s



Yorumlar