serzeniş
- mâhî
- 9 Eyl 2022
- 2 dakikada okunur

Nedir bu sızlanışın ey kalbim? Hayıflandığın tasasızlıktan kurtuldun işte, buldun ya hasretini çektiğin hüznü şimdi bu yaban sılada! Gurbetin tadı hoş gelmiyor mu yoksa damağına, dilini mi yaktı sevdanın kırmızı toz zerreleri bir akşam rüzgarında?
Bu kadar sert hissetmezdin esen matemleri Ankara’da, sabah serinliklerinde bu kadar üşümezdin. Geceye çakan şimşeklerin bu kadar ürperttiğini bilmezdin insanın içindeki heyecanlı goncaları, gürleyen göklerin yağmur vermediklerinde daha dolu olduklarından habersizdin. Yahut tek kelimeyle yıkılabileceğinden insanın, yarenin ellere “Sevgilim” diyen diliyle yok olabileceğinden derme çatma bir sevincin… İhtimallerin çürümüş dişlerini yeni gördün sen de ve yeni duydun bilinmezliğin bu tiz sesini. Sanırım benimle yeniden öğreniyorsun sevmenin yükünü, susturamayınca duvarlarını kanatan cümleleri.
Büyüyorum ben de seninle, unuttuklarımı yeniden hatırlıyorum. Üstüne kürekler savurduğum topraktan çiçekler vermeye başlıyor ağaçları sılanın, yeniden özlüyorum. Canıma batan cümlelerine kapatamıyorum gözlerimi, içinde kalmasın istiyorum. O döksün yeter ki hüznünün en ince tanesini; ben toplar bütün döküntüleri, ben onun yükünü de taşırım sanıyorum. Bırak günleri, dakikalar geçtikçe eğildiğini hissediyorum tek başına her bir kemiğini omurgamın ve bozulduğunu gölgemin karanlığa asılı ayın altında. Saatler geçiyor, ülkelerde güneşler batıyor, batan güneşler bir diğer ufuktan tekrar baş veriyor. İç çekiyorum, usulca yıldızlar diziliyor boğazıma. Şafak sökerken penceremin kenarından, yalnızca bir kuru hava arıyorum parlak saçlarından bir telini getirsin diye bana. Ağaran gökyüzünde bir kuş arıyor gözlerim kızarmış yanaklarını gören, kanadından düşen bir tüyle yazmanın hayalini kuruyorum bu yersiz tebessümümü.
Olmaz diyorum, onun kalbi başkasına kanarken çıkmamalıyım karşısına. Sanki çok karıştırabilecekmişim gibi aklını, korkuyorum yaratacağımı sandığım kargaşadan. Geri çekiliyorum yalnızca, serzenişlerini dinliyorum eller hakkında. Ben olmamalıyım sokağında. Belki yalnızca bir lamba boynu bükük, karanlıkta kalmasın diye her an hazır kendini yakmaya… Belki de bir kaldırım taşı köşe başında, olur da sevdiğinin göğsünde bulamazsa aradığı şefkati diye... Bir sokak köpeği başı hiç okşanmamış, kendince onu koruyan… Fazlası değil, biliyorum.
O başkasına gülüyor, ben bir tebessümüne ömrümü soytarı kılıyorum. O başkasına ağlıyor, topraklarından süzülen katrelere ben mendil uzatıyorum. Boğuluyorum sesimi dahi çıkarmadan her damlasında dudaklarına değen, dudaklarının kırmızısında yanıyorum. İçim içimden geçiyor, ondan geçemiyorum. Eşim dostum gülüyor üstüme, ben onu güldürmenin sarhoşluğuyla fark etmiyorum. Düşmanım ta göz bebeklerinden acıyor bana, ben tek sözüne bütün dünyayla barışıyorum.
Belki biraz seviyor, belki biraz sevdiğimi sanıyorum. Büyüyorum.


Yorumlar