ve insan kaybetti
- mâhî
- 3 Ara 2022
- 2 dakikada okunur

“İnsan unutmaz”
Unutmuyor insan, dünyaya düşmeden önce yürüdüğü son tenha sokaklarda çaldırmış unutma duygusunu. Tanrıyla girdiği büyük iddiada kaybetmiş ya da, oynadığı kumarda masaya koyduğu son zenginliğiymiş bu. O ana kadar her şeyini kaybetmiş de bir unutmak kalmış vazgeçemediği, bir unutmak kalmış süet masanın yeşilinden kaçırdığı dip dip. Son büyük bahislerde elinden kayıp gitmiş unutmak da, insanoğlu en son unutmak duygusunu kaybetmiş. Uzunca geceler sönmemiş bu çarkıt masanın üstünde yanan loş ışık, kağıtlar aşınmış bir süre sonra ve zarlar renklerini vermişler masaya insan kaybettiği her şeyi geri kazanana kadar. İnsan kaybettiği her şeyi geri kazanmış, unutmak hariç. Başka cezaya gerek duymamış tanrı, hatırlamak yetermiş bu cüretkâr günaha karşı. Binyıllar boyunca sürecek işkence, temelinde hatıradan ibaretmiş. Nazım’ın devrimi yarım kalmış emektar yılların ilkinde, daha vatan haini denmezden önce mavi gözlerine. Cibran tutsak kalmış kum ve köpük yan yana gelmeden henüz, uysal diş ağrısı ise hiç vurmamış Eroğlu’na.
Ne bir Nazım eder benden şimdi, ne Cibran ne de Eroğlu. Öyle büyükçesine bir insan değilim besbelli. En küçüğünden bir dünyada, en ufağından bir nefes -fazlası değilim. Bütün bu küçüklüğümle tezat içerisinde söyleyebilirim ki pek de güvenirim kendime, her zorluğun üstesinden gelebilirim gibi hissederim. En azından canımın yanmasına alışık olduğumu zannediyorum küçük yaşımdan beri ancak hatırlamak illetinden bir türlü kaçamıyorum. Rahmanî bir kumarı kaybetmiş gibi ruhum buralara gelmeden çok önceden, namus borcumu bir türlü geri ödeyemiyorum. Hayat fazlasıyla uzun geliyor şimdilerde ve daha üçte birini yeni doldurmuş birinin hatırladıkları bile kokuşmuş, zulmet bir zindana çeviriyor geriye kalan üçte ikilik kısmı. Bu defosuz kıyından kurtulabilmenin, her attığın adımda üzerine bir delice külfet binen yoldan sapabilmenin tek yolu da unutmak; ama unutamıyor insan.
“Geçmiş, bütün şarkılardan bir daha geçerek”
Unutmuyor insan, unutmadığı gibi de tekrar tekrar hatırlıyor başını çevirdiği her şeyi. Kaçtığı ne varsa bağlıymış gibi ayaklarına prangaya çalan zincirlerle, peşinden geliyor. Bileklerim morarmış şimdilerde, üstüne bastıkça ayaklarımın daha çok canım yanıyor. Göğsümde anılarım sayılıyor mutsuzluktan, unutamadığım her sızım kırık bir kaburga saplanan ciğerime. Hayranlık duyduğum bütün şairler bu kaçtığım şeyleri yazıyor meşkûk mısralarında, ozanlar bu kaçışlarımla atışıyor. Geçmiş o kadar da eski gelmiyor artık kulağa, çalan her şarkıda kulağımı titreten son nota yine o oluyor. Sazlarda tel oluyor benim korkaklığım geçmişime karşı, kanundaki düğüm oluyor ıslak kirpiklerim. Ben ise bütün acziyetimle sürünüyorum yolun götürdüğü kuytulara, olur da bir gaspa kurban gider diye birkaçı hatıralarımın. Olmuyor, her sahnede benim tiyatrom oynanıyor önünde ve arkasında asil kırmızı perdelerin, her açık hava salonunda benim sinemam dönüyor. Kaçtığım her bir anı, çıkmaz sokağımın sonunda sokak lambasına yaslanmış bekliyor beni. Geçmiş hiç de öyle bahsedildiği gibi geçmiyor. Unutamıyor insan, unutamadığı her şeyi de tekrar tekrar hatırlıyor.
“Gövdemizde yaprak dökmeyi sürdürür.”
Unutmuyor insan, tekrar tekrar hatırlıyor ve her seferinde aynı sızıyla çarpıyor kalbi. Mütemadi sonbaharında dökülecek yaprakları hiç bitmiyor. Hiçbir şarkı bir diğerinden az sarsmıyor kuru dallarımı, çatırtılı budaklarımdan atlayan hiçbir yaprağın çıkardığı ses bir diğerininkinden daha kısık değil yerdeki çamura düşerken. Hiçbirinde daha az yanmıyor canım. Hiçbir unutmayış, bir öncekinden daha kolay gelmiyor. Alışmıyor insan, alışılmıyor. Her dökülen yaprağın peşine yenisi çıkıyor en az eskisi kadar sararmış ve birebir aynısı belki de damarlarından tut da üzerinde can vermiş böceğe kadar; yeniden dökülüyor. Bu dönüşüm hareketi taviz vermeden istimrarından, ben yine tekrar ediyorum döküleyazan saçlarımın altında bir yerlerde dönüp duran mısraları.
“İnsan unutmaz
Geçmiş, bütün şarkılardan bir daha geçerek
Gövdemizde yaprak dökmeyi sürdürür.”
(Erbaş 42)
Kaynakça
Erbaş, Şükrü. Otların Uğultusu Altında. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019.



Yorumlar