virgüller ve üç noktalar
- mâhî
- 9 Eyl 2022
- 2 dakikada okunur

…
Ama yarım bıraktığım hiçbir yazımı okumadın sen. Ve ben yalnızca yarım bıraktığım yazılarımda andım yarım kalmış yasımı. Günlerce yazdığımı hatırlıyorum, sayfalarca ve ciltlerce belki de. Uzun uzadıya yazdığımı hatırlıyorum. Adınla başladığım hiçbir cümlemi noktayla bitiremediğimi ve koymaya çalıştığım her noktada bir başka virgül eklediğimi biliyorum harflerimin yanına. Yetmediğini hissediyorum bazen kalemimin, yetmiyor kağıdım, yetmiyorum. Mürekkebini akıtıyorum o zamanlar alnımdaki yazının ve tamamlanmaya yüz tutmuş pek çok hikayemi yarısına varamadan bitiriyorum seni bir kelime fazla yazabilmek için.
Tekrar tekrar okudukça yazılarımı tekrar tekrar fark ediyorum hiçbirinin bitmediğini. Neredeyse hepsi bir diğerinin devamı ve hatta aynısı bazıları. Aynı ana sıkışıp kalmışım hep. Aynı sokağı yürüyorum her yazımda ve aynı uçurumdan atlıyorum. Birinde bu atlayışı anlattıysam yazdıklarımın diğerinde düşüşümden bahsediyorum. Birinde yürüdüğüm yolun kenarındaki sokak lambasından bahsetmişsem eğer diğerinde yoluma çıkan ölü kedilere getiriyorum sözü. Bir cümlem yaralarımı anıyorsa bir diğeri o yaralardan filizlenen çiçekleri ve bir sonraki de o çiçeklerin soluşunu adım adım. Adımlarımı hızla tükettiğim bir hareketi anlatan kelimelerim bile bu hareketin kısırlığından bahsediyor, öykü olduğuna inandığım yazılarımda dahi tek bir durumdan öteye gidemiyorum. Girdiğim hiçbir paragrafı geliştiremiyor ve adını geçirdiysem eğer sonlandıramıyorum, seninle attığım düğümlerde kalıyorum hep. Bir betimleme çabası içerisindeyim sayfalardır aynı anı. Hatta biraz da işaret etme isteği kelimelerimin sivri uçlarıyla. Kalemime de bulaşmış onu tutan parmağımdan, yetmemiş, on parmağımın onuna da bulaşmış birinden bu sâri arzu. Bir daha çekemeyeceğim bir taşın altına sokmuşum elimi ve taş öyle sıkı tutmuş ki beni, öyle sahiplenmiş… Ezilen parmaklarım işaret ederken acılarını daha da sarılmışlar taşın çatlaklarına. Kendilerini ait hissettikleri bu sızıyı kendilerine ait bellemişler, destanlarca anlatmak istiyorlar şimdi. Elimi soranlara diğerini gösteriyorum, bakın çıkardım diyorum. Oynak bileğime kanıyor ve sormuyorlar diğer elimin nerede olduğunu. Sağ elime yazdırıyor bunları taşın altındaki sol elim, solumu görmüyor ve merak etmiyorlar. Şıklattığım sağ parmaklarımı pek neşeli sanıyorlar. Ve bazen en çok üzücü olanı da bitti sanıyorlar o parmakların kağıdımda bıraktığı lekeleri, hiç kimse okumuyor her yazdığımın sonundaki üç noktayı. Eskiden biraz okunsun isterdim yazılarım, dokunsun biraz noktalarım. Şimdi ise umurumda değil okunmaları, dokunmadıkları aşikâr.
Yine de bir tamamlama çabası içinde olduğum söylenemez pek. Bana dokundukça bu yarım kalmışlık sanmıyorum elimi o taşın altından çekmeye çalışacağımı. Kanadıkça parmaklarım kalbim pompalamaya devam edecek o kıvamlı kırmızılığı vücudumun kesiklerine hiç çekinmeden. Sayısız noktalar koymaya devam edeceğim yazdıklarımın sonuna ve mürekkebim bittikçe hayatımdan vereceğim bu eksik satırlara. Okunmayacaklar. Dokunmayacaklar da. Tamamlamayacağım hiçbirini. Tamamlanmayacağım. Sen ki benim en büyük eksiğim, adını andığım her anım uzak olacak tamamlanmışlıktan.
…


Yorumlar