ÇOCUK
- hemdüş
- 16 Kas 2022
- 3 dakikada okunur

Yirmi yıl… Tamı tamına yirmi yıldır soluk alıp veren bir torbayım bu dünyada. Sahildeki bankta yemektezorlandıkları gevrek simitle beni gören yaşlı çifte göre “gencecik bir çocuğum” belki, fakat durum hiç de öyle kataraktlıgözlerle görüldüğü gibi değil. Ortalama üçte birini geride bıraktığım bir ömre sahip olmama rağmen nasıl olur da genç diye adlandırılırım? Üstelik bu süre küçük bir çocuğun en sevdiği çizgi filmi izlerken olduğu kadar avare, iki sevgilinin birlikte sabahladığı ilk gece kadar hızlı geçmişse… Önceki paragrafı bambaşka bir ben yazdı. Değişmeden önceki ben… Artık daha kararlıyım. Artık banktaki yaşlı çifte hak veriyorum. Hatta şunu da ekliyorum: “Genç” değil, “çocuk” daha uygun bir tabir olurdu benim gibi birine, yirmi yılını geride bırakmış fakat bu yirmi yıl içerisinde bir türlü çocukluğunun basitliğinden kurtulamamış birine. Şimdibasitliğinin yeknesaklığından kurtulmaya çalışan bir çocuğum. Büyümeye başlıyorum. “ucu zincirli zamanı koydum cebine kuruldum hayata” “İnsan ne ile yaşar?” diye sorar Tolstoy. Ben de şunu sorayım: İnsan nasıl büyür? Nasıl olgunlaşır? Zamandiyeceksiniz, “ucu zincirli zaman”. Fakat bence cevap bu değil ya da kendi isteklerim doğrultusunda cevabın bu olmadığına inanmayı yeğliyorum. Bence insan zorluklara göğüs gererek büyür. Sokakta gördüğümüz, ailesini kaybetmiş, mendil satarak yaşamını sürdürme uğraşında olan on yaşındaki çocuk mu büyüktür yoksa üniversite okumabahanesiyle halâ daha babasının parasıyla geçinen yirmi beş yaşındaki genç mi? Bu soruları sorarak büyüme yolunda en büyük adımı atabileceğimi düşünüyorum. “Görsün diye önünden geçtim babamın yolu sordum, bahane işte çok eski bir resmine bakar gibi baktı bana dudağında ağlamayı andıran bir gülümseme.” Bu bentten milyonlarca anlam, milyonlarca tema çıkarılabilir. Bu tema evrenindeki bir toz tanesi, yani benim mevcut zamandaki algıma en uygun olan tema ise olgunluk… Yaptığı işten gurur duyan bir çocuğun bunu babasına göstermesi gibi fevkalade doğal bir davranışı sergilerken daha da çocuklaşıyor insan. Diğer babaların çocuğunagösterdiği nadide şefkatin bir damlasını bile kendi pınarından içemeyince hep ufak kalıyor. Bin bir hevesle babasına gösterdiği bir gurur kaynağına babasının “ağlamayı andıran bir gülümseme” ile tepki vermesiyle yahut gözlerini ondan kaçırmasıyla daha da küçülüyor. En sonunda ise dışarıdan “genç” görünen, fiziksel olgunluğunu tamamlamış bir “çocuk” olarak kalıyor.
İşte, çocuk kalışımın temelinde yer edinmiş ve o temeli çürüten sebebi yakalamış bulunmaktayım. Sokağa çıktığım zamanlarda bir çocukmuşçasına etrafımdaki insanları gizli gizli izlemememin, kendi işimle ilgilenmeyi bırakıp onların özgün eğlencelerinde şahsiyetimi arayışımın altındaki o küçük görünen derya denizi saptamış bulunmaktayım. Bunca yıl neden özgür bir birey olamadığımın, hatta ve hatta bir birey dahi olamadığımın, neden o olgunluğa erişemediğimin sır perdesini araladım. Sorunu bulduğuma göre çözüm bulmanın da bir gereklilik olduğunu düşünmekteyim. Varoluşumun basitliğini kendim çözmüşüm gibi bir imaj sundum, bunun için özür dilerim. Aslında ben, gurur duyarak yaptığım işi göstereceğim insanın artık toprak olmasıyla kendini keşfetmiş bir neferim. Her ne kadar özürdilesem de bunu sonda belirtmemin bir amacı vardı. İnsanların beni ayrıcalıklı göstermeye çalıştıkça istemsizce soyutlamaları, beni bu gerçeği saklamaya itti. İnsanları neden eksik yanlarıyla öne çıkarmayı tercih ederiz? Neden kolu olmayan bir çocuğu acıyla süzeriz? Neden o çocuğa yardımcı olmaya çalışırız? Neden o çocuğun eksikliğini daha daçok hissetmesine vesile oluruz? Peki ya neden babamın ölü olması beni acınacak biri haline getirir? Başkaldırışım bununla başlayacak sanırım. İnsanların farkında olmadan amaçladıkları gibi eksikliğimle daha da eksilmeyeceğim. Aksine, bunu bir avantaj olarak değerlendirip büyüyeceğim, olgunlaşacağım. Gurur duyduğu işi göstereceği babası hayatta olmayan bir çocuk olarak kendimle savaşacağım, kendimle gurur duyup kendimi takdir edeceğim. Söz veriyorum. Hem de çocuk kalbimle…
Kaynakça
Mungan, M. (2021). Aile Albümü. İstanbul: Metis Yayınları.
Tolstoy, L. (2011). İNSAN NE İLE YAŞAR. İstanbul: Sis Yayıncılık.



Yorumlar